İnsanız, madem insanız tüm olup biteni, yaşadıklarımızı, yaşayacak olduklarımızı, istek ve taleplerimizi dile getirmemizde beis bir hal yoktur. İstek ve temennilerimizi, olmasını istediklerimizi dua aracılığı ile yaratana da aktarırız, huşu içerisinde talepte bulunuruz. İyi, güzel, hoş ama kurgu bir yazı, masalımsı bir metin var, okuyalım mı?
..
Bir adam, ormanda dolaşırken, çalıların arasında bir tilki görmüş, ama bu tilkinin dört ayağı da sakatmış. Adam, bu tilki böyle nasıl yaşıyor, merak etmiş. İzlemeye başlamış. Birden çalıların arasından ağzında bir tavukla bir aslan çıkmış gelmiş. Aslan tavuğun yarısını tilkiye vermiş, diğer yarısını kendi yemiş ve çekip gitmiş. Adam bu mucize karşısında donmuş kalmış. “Allah’ım” demiş, “Sen kullarını nasıl koruyup kolluyorsun. Ben de sana teslim oluyor ve kendimi sana bırakıyorum.” Ve gitmiş bir ağacın altına oturmuş, beklemeye başlamış.
Bir gün geçmiş, iki gün geçmiş hiçbir şey olmamış. Adam açlıktan ölecek.
Ellerini açmış, göğe seslenmiş
“Allah’ım beni görmüyor musun?” Göklerden, bir ses gelmiş: “Görüyorum da şaşırıyorum, neden sakat tilkiyi taklit ettin de, o yiğit aslanı taklit etmedin?”
Sık sık kendinize bakın. Kimi oynuyorsunuz, tilkiyi mi, aslanı mı? Ne zaman birilerinden bir şeyler bekliyorsanız bilin ki siz topal tilkisiniz..
..
Hayatlarımız da böyledir, yaşamımızın tümü tercihlerimiz ve almış olduğumuz kararlarla gerçekleşir. Fiziksel yapılanma ve oluşumların hiçbiri sürpriz değildir. Yaratan insana akıl vermiş, aklın yanında güç ve irade de vermiş, sonrası tercihlerimizde, kararlarımızda, seçim ve irade gücümüzde, aksini düşünmek insan olmaktan uzaklaşmak değil mi? Topal tilki’ye özenip onun gibi arzulamak kendini inkâr etmek, tembellik, üşengeçliğin çok ötesinde, aklına ve sahip olduğu güce, enerjiye ihanettir. İnsan olarak aklımız var, gücümüz var, irademiz var, hepsi bu mu, değil, duygularımız, hislerimiz, irdeleme ve en iyiyi en doğruyu bulma, keşfetme yeteneğimiz var, topal tilkiye özenip öykünmek, ne acı, ne feci bir hal, durum değil mi?