Mutlak suretle her birimizin kafasında bir tanımlama, yorumlama vardır “şans” kavramı hakkında, vardır da yaşadıkça, gördükçe, duyup, okuyup, şahit olunca düşündüklerimiz değişir. Şans konusunda farklı düşünce ve yorumlamalara sahip olmamız çok normal ve doğaldır ki, süreç değişkenliklerle dizili bir silsiledir.
Bazı kaynaklara göre “ŞANS” tanımı, yorumlama hali şöyledir; Şans, rastlantıları düzenlediğine ve insanlara iyi ya da kötü durumlar hazırladığına inanılan doğaüstü güç. Şans sözcüğü ile şunlardan biri kastedilmiş olabilir: uğur, olasılık, ihtimal veya rastgelelik.
..
Dünyanın en şanssız insanı diye gazetelerden derlenip literatürde yer alan yazı;
1962 yılında Frane Selak isimli, Hırvat bir müzik öğretmeni; Saraybosna'dan Dubrovnik'e giden bir trene bindi. Bu yolcuğun, onu tüm dünyaya tanıtacak olaylar zincirinin ilk halkası olduğundan habersizdi. Selak'ı taşıyan tren raydan çıktı ve donmuş nehre devrildi. Kazada 17 yolcu hayatını kaybederken, Selak kıyıya kadar yüzerek kurtuldu. Selak kazayı sadece kırık bir kol ve çiziklerle atlatmıştı.
Olaydan bir yıl sonra, Selak uçakla Zagreb'den Rijeka'ya yolculuk etmek için uçağa bindi. Gökyüzünde bir anda uçağın kapısı açıldı. Hava sirkülasyonu bazı yolcuları dışarı çekti. Uçaktan fırlayanlar arasında Selak da vardı.
Uçak birkaç dakika sonra yere çakıldı ve 19 kişiye mezar oldu. Ancak Selak gözlerini açtığında hastanedeydi. Şansı yaver gitmiş bir saman yığınının üzerine düşmüştü. Onu orada bulup hastaneye kaldırmışlardı. Bu kazayı da sadece ufak sıyrıklarla atlattı.
1966 yılında Selak'ın bindiği otobüs yoldan çıktı ve bir nehre uçtu. Kazada dört kişi öldü. Selak ise hafif yaralı olarak kurtuldu.
1970 yılında Selak otomobiliyle yolculuk ederken araç birden alev aldı. Selak çabucak aracı durdurup kendini dışarı attı. Bundan hemen sonra da araç havaya uçtu.
1973 yılında bozuk bir benzin pompasından, Selak'ın otomobilinin motoruna benzin akıttı. Araç aniden alev aldı. Selak bu kazadan da kurtuldu ancak saçlarının büyük bir kısmı yandı.
1995 yılında, Zagreb'de Frane Selak'a bir otobüs çarptı. Selak bu kazayı da ufak sıyrıklarla atlattı.
1996 yılında aracıyla bir dağ yolunda seyreden Selak; döndüğü virajın ardından, bir kamyonun üzerine doğru geldiğini gördü. Refleksle aracını yolun dışına yöneltti. Araç yoldan çıkıp uçurumdan yuvarlanırken, Selak araçtan atladı ve bir ağaca tutundu... Aşağı baktığında; yaklaşık 90 metre aşağıda aracının patladığını gördü.
Selak artık kimilerine göre şansı, kimilerine göre ise şanssızlığı konusunda dünya çapında üne sahip olmuştu.
2003 yılında Selak, hayatında ilk kez piyango bileti aldı. Büyük ikramiye olan, 1 milyon dolardan fazla para kazandı.
Selak hayat hikayesini anlatırken; "Buna iki şekilde bakabilirsiniz" diyor. "Ya dünyanın en şanssız insanıyım, ya da en şanslısı. Ben ikincisinin doğru olduğuna inanıyorum."
2004 yılında Doritos, Avustralya'da bir TV reklamında oynatmak üzere Selak'a teklif götürdü. Başta teklifi kabul eden Selak, daha sonra fikrini değiştirdi... Sidney'e uçakla gitmeyi reddetti. Selak bu kararın sebebini; "Şansımı test etmek istemiyorum" diyerek açıkladı.
..
Her birinizin şans kavramı ile farklı farklı düşündükleri ve fayda edindiği kaynakları vardır ki, normaldir. Yaşananlara ve yaşadıklarınıza bakıp aynı olay aynı yaşanmışlıkla alakalı bazen şanslıyım bazen de şanssız günüm, anımdayım demeniz ise sizin doygunluk ve bilgi, beceri, kültür seviyenizle birebir eşleşir.
Mir Murat Demir