İnsanız, bir ada da yalnız kalma soruları da cevapları da sadece varsayım, topluluk halinde, bir arada yaşıyoruz. Ailemizle, işyerimiz de, sosyal mekânlar da, alıveriş ortamların da, resmi işlemlerimizde ve işlerliğinin sağlanmasında hep muhatabımız insan. Topluluk halinde yaşamak, insanız madem insan halinden anlamak, sade karşımızdaki insana değil, saygın olup, kendimize saygı duyup saygın kalmak. Günlük tekrar etmemiz gerekenler, rutin diye sıraya koyup tekrar ettiklerimiz var ki, karşımızda ki insanlara saygımızdan ziyade kendi saygınlığımızı pekiştirmek, sürekli kılmak, kendimize saygı duymanın tekrarları.
Havalar sıcak ise terlemek insanın tamamıyla önüne geçebileceği engel olabileceği bir mesele değil, günlük duş alıp gerekli hallerde bir olan sayıyı dahi artırmak, temiz ve mis olup diyaloglara açık olmak insanın kendisine saygısından. Bildiğine biliyorum demek, bilmediğine bilmiyorum demek, şüpheli bildiklerine, şu şekilde duyumlarım, okuduklarım var, emin değilim demekte endişelerin yok edilmesine etken, sohbete kalite getirir, insanın kendisine saygısı. Tüm sohbetlerde konuşulan konuya dair bilgileri nakledip fikir ve yorumlarımızı söylemek kadar karşımızda ki insanları dinlemek, farklı fikir ve bakış açılarıyla değerlendirmeleri görmek, zenginlik, seçenekleri görme, bakış açımızı genişletme çabası, kendimize saygımızdandır.
İyi ya da kötü diye sert tanımlamalar yapmak, neden ve etkileşimleri bilmeden yaftalamak yerine alt sebepleri de öğrenme çabası, insanın kendisine saygısı, saygınlığının artmasına açılan kapıdır. Karşımızda ki kişi ya da kişiler neler anlatıp sohbetin neresinden dem tutuyor, bakıp, izleyip, dinlerken, fark etmeli, farkında olmalı, ezberler mi beslendiği, bilimsel ve kültürel kaynaklar mı? Ezber ettiklerini tekrar sohbetin müdahili yapmaz, nakaratçısı, dayatılanı dayatan cehalet temsilcisi yapar ki, harcanan süreye yazık. İnsan yaşamı boyunca kendisine saygılı olmalı, bu saygılı olma halini hiç bırakmamalı ki çevresine de saygı gösterip saygı görebilsin.
Sohbetlerde, diyaloglar da yarış olmaz, kişilerin kendisini ispatlama çabası olmaz, kimsenin ben daha zengin, ben daha bilgili, ben daha kariyerli, ben daha zinde, ben daha aktifim gibi tarifleri de, bu tariflerin manası ve dayanaksız olduğundan değeri de olmaz. Olan kişi kendi saygınlığını o topluluğa eğlence malzemesi olarak sunma halidir.
Kişilerin kaliteli mi, kalitesiz mi diye değerlendirmelerini yapmak ise imkânsız değil ama çok zordur. Kalite değerlendirmesi 90 dakikada da 9 günde de yapılmaz. Kalite, insan kalitesine vakıf olmak bir sürece, minimum birkaç yıllık sürece vakıf olmaktır. Kısa sürede bilgi edinilebilir mi? Elbette bilgi edinilebilir, nihai bir kara değil, ön görülerimizi zenginleştirir, hepsi bu kadar.
İnsanlarla iç içe olayım, herkesle iyi olayım, herkesle diyalog içinde olayım beyhude bir girişim, beyhude bir beklentidir. İnsan buna hazır değilse ve sen paslaşma içine girmeye sohbet ortamına çekmek gayretindeysen, pencere pervazındaki saksıda karpuz yetiştirme çabası gibi, zorlamayla olmaz çok şey.
Yaşıyorsun, yaşayacaksın, aklının doğru bulduğu ne varsa yapıp kendine saygından devamını sağlayacaksın. Sağlıklı olmak, temiz olmak, düzenli olmak, disiplinli olmak, sözünün sahibi olmak, neşeli olmak, mutlu olmak, çevrene ışık yayıp moral dağıtmak kendine saygından, görevin değil. Doğal olarak sen böyleysen her insanın da böyle olması, bu yolda yürüyor olması, mutlu, müreffeh bir toplumun oluşması, kişinin önce onlar tespiti ise oyundan kaçması, topu kendi elleriyle taca atması, yaşamdan, hayattan, mücadeleden kaçmasıdır.