
Didim turizm kenti olarak anıldığı kadar tarım ve Hayvancılık da oldukça yaygın şekilde ekonomiye katkı sağlıyor. Tarım ve Orman İlçe Müdürlüğü rakkamlarına göre 3100 büyük baş, 28.000 adet küçük baş hayvan yetiştiriliyor. İrili ufaklı işletmelerce yetiştirilen bu hayvanların sütünden yararlanıldığı kadar etinden de ekonomiye katkı sunuluyor.
Didim’de küçük baş hayvan yetiştiriciliği yapan işletmecilerden Ahmet Bingül zorlukları ve güzel yanları anlattı.
Bingül ; “Didim’de yaşıyorum. Burada Didim’de cam balkon plastik doğrama, inşaat işleriyle uğraşıyoruz. Aynı zamanda hayvancılıkla uğraşıyorum. Bütün yemimi, samanımı kendim üretiyorum. Üretmeye çalışıyorum daha doğrusu. Tabi bunu tek başıma yapmıyorum, ekip şeklinde, arkadaşlarım var. Yanımda çalışanlar var. Onlarla beraber yapıyorum. Aynı zamanda hobi olarak da yapıyorum diyebilirim. Hayvanlarımız 35’ti hemen hemen 1 yılda. 120 kadar oldu. Bu arada adaklık satıyoruz. Kurbana mal yetiştiriyoruz, hayvan yetiştiriyoruz. Irkı Karaca ve Merinos’tur. Bütün arkadaşları az da olsa hayvancılık yapmaya teşvik etmek istiyorum. En azından bir tane, iki tane baksınlar. Tabi burada özellikle çoban bulamıyoruz. Çobanlarımız hep dışarıdan geliyor. Suriye’den geliyor Afgan’dan geliyor. Onun için çoban olmak isteyen varsa güzel dolgun da maaşı var. Yine elimden geleni yaparım yardımcı olurum.
Neden çobanlık yapmak istemiyorlar?
Adam burada durmasa daha fazla kazanıyor. Başka yerde çalışsa rahat çalışıyor. Çalışmak istemiyor daha doğrusu. Buraya geliyor tozunu toprağını çekmek istemiyor. Normalde 10 bin TL maaşı var. Ama kimse çalışmak istemiyor. Zor geliyor. Sabah erken kalkmak zor geliyor. Bizim milletimiz de biraz rahata alıştığı için zor oluyor, her şey zor oluyor.
Hayvan bakımı zor mu?
Çok güzel, zevkli. Sabah bir saat yem veriyorsun, öğleden sonra bırakıyorsun. Akşam saat 8’e kadar çok rahat. Yani 1 kişi 120 tane hayvana bakabiliyor. Yani çok rahat. Herkesi de isterim hayvancılık yapsın yani.
Kışın nasıl muhafaza ediyorsunuz?
Çiftliğimiz var gördüğünüz gibi. Şu anda yeni kapama yerleri yapıyoruz. Bin metrekare kapatıyoruz. Sonra kendi yemimi, kendi otumu kendim yetiştiriyorum. İlk önce tarlamızı sürüyoruz, ekinimizi ekiyoruz. Üç ay içerisinde tekrar ekinlerimiz büyüyor. Kendi gübremizi atıyoruz. Kendi hayvanlarımızın gübresini atıyoruz. Belli bir santime geldiğinde 40 cm’e kadar hayvanların içine bırakıyoruz. 6 ay boyunca bu şekilde idare ediyoruz. 6 aydan sonra da kuru besiye çekiyoruz. Sadece saman, fiğimiz, Arpa veriyoruz. Bu şekilde yolumuza devam ediyoruz.” Dedi.
Büyük baş hayvan yetiştiriciliği yapan Osman Akça da meraların yetersizliğinden bahsederken girdi maaliyetlerinin yüksekliğinden dert yandı.
Akça; “Hayvanlarımızın bakımında kendi otumuzu samanımızı üretsek te kışa girdiğimiz şu günlerde yem desteği kullanıyoruz. Ancak aldığımız yem geçen yıl 90 Liraydı bu sene 300 lira civarı oldu. Devletimiz destek veriyor ancak yeterli değil. Mera alanlarının yetersiz olması da bizleri zorluyor. Kurban Bayramında maliyetlerin yüksekliğinden beklediğimiz satışlar gerçekleşmedi. Ama baba mesleği olan hayvancılığı sürdürmeye kararlıyız.” İfadelerinde bulundu.