Kanallardan birinde dünyaca ünlü deprem uzmanı bir bilim insanımıza şöyle bir soru sorulmuştu: “6 Şubat’ta yaşadığımız sahiden de asrın felaketi mi?”
Cevap çok ilginçti: “Sonuçları bakımından evet! Ama yakın tarihte Şili’de meydana gelen deprem 6 şubat’ta ülkemizde meydana gelen depremden kat be kat fazlaydı.500 km uzunluğunda bir bölgeyi yerle bir etti. Bizim 10 ilimizdeki nüfus kadar nüfus yaşıyordu depremin olduğu o bölgede. Maddi hasar bizdeki kadardı belki ancak ölü sayısı 500’ü geçmedi.”
Tüylerim diken diken olmuştu bunları duyduğumda. Derin bir suskunluğa gömüldüm. Günler sürdü. Hala kara kara düşünüyorum. Bir doğa olayı olan deprem bizde bir felakete dönüşüyor ve acı sonuçları kadere bağlanıyor. En sağlam koltuklar iktidara mensup kişilerin koltukları olmalı ki resmi rakamlara göre 50.000 kişinin ölümüne rağmen biri dahi yerinden oynamıyor. Devlet enkaz altında kurtarılmayı bekleyen canların olduğu deprem bölgesine sivil kişi ve kuruluşlardan oluşan arama ve kurtarma ekiplerinden iki gün sonra gidebiliyor. O da TV’lere görüntü almak için. Asker yok, polis yok, yardım yok. Kızılay ticaretle meşgul. Çadırları da özel şirketlere satılmış. AFAD bir afet olmuş. Bölgeye gelen yardım tırlarına yol kesip el koyan bir devlet görüyoruz bölgede. İlk iki gün içinde binlerce insan kurtarılabilecekken organizasyonsuzluk yüzünden onları kaybediyoruz. Uzmanların söyledikleri dikkate alınmadan enkaz kaldırma ihaleleri ve alelacele konut yapma çabaları. AFAD ve Kızılay’ın başında kimlerin bulunduğu…Daha sayılabilecek bir sürü şey var. Yani kısaca tüyler ürpertici bir durum. Oralara yardım gitmiyor. Şimdiye kadar toplanan deprem paraları ortada yok. Bugün bile Hatay’dan “su! Su!” sesleri gelmekte.
Durum tam böyleyken. 21 yıllık karanlıktan kurtulmak için bir umut olan 6’lı Masa’da meydana gelen ve hem iktidarın rezilliklerini örten hem de depremi gündem dışı bırakan kiriz yüzünden yüreğimiz ağzımıza geldi. Bir deprem de böyle yaşayacaktık nerdeyse. Kılıçdaroğlu’nun Beşli Çete’nin üstüne gideceğini basa basa söylemesi, halktan çalınan milyarları geri alacağını bas bas bağırması Beşli Çete ve Saray operasyonu olarak yansıdı 6’lı masa’ya. 6 Masa’nın dağılmamasının mimarı Kılıçdaroğlu kadar, İyi Parti’nin tabanı. Çok şükür diyelim.
Ülkemizin kurtuluşu için 6’lı Masanın yol haritası hepimizin yol haritası olmalı. Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi hepimiz aydınlık bir Türkiye’nın cumhurbaşkanı adaylarıyız.
Didim’e sıra gelince:
Hep söylerim. Bir şey yapacaksak işe kendimizden başlamamız lazım. Evimizin önünü temizleyeceğiz ilk önce. Ülkemiz sahiden de tehlikede. Kaldı ki büyük bir değişim de gerekiyor zaten. Bunun hiç kaçar yolu yok. Didim de bu değişime hazır olmalı. Bu değişime kim öncü olacak Didim’de? Hiç şüphe yok ki Didim Belediye Başkanı Ahmet Deniz Atabay. Buna mecbur da ayrıca. Liyakatin, hak ve hukukun öne çıkacağı bir sürece daha fazla ihtiyaç var Didim’de. Ama Ahmet Deniz Atabay’ı bekleyen tehlikeler de var. Milliyetçi görünen çeteler, Solcu, sosyal demokrat görünen rantçılar…Dahası kıyı yağmacıları, kapkaççılar, belediyede çeşitli birimlere sızan veya sızmak isteyen karanlık kişiler. Bunların bir kısmı biliniyor. Evet, bu kesimler Ahmet Deniz Atabay’ı kıskaç altına alma planı ve hevesi içindeler. Bunu boşa çıkarmak hem Atabay’ın hem de Didim’de yaşayan herkesin görevi.
Tek adam için değil herkes için bir Türkiye hayali hepimizin hayali olmalı. Yolumuzun da Didim’den başladığı unutulmamalı.