Öncelikle ekseriyetle bilinmediğinden “müstafi” kelimesinin manası nedir yazayım; görevinden, işinden kendi isteği ile ayrılan kişidir. İnsan olarak hayatımızın akışı içerisinde profesyonel bir iş, uğraş sahibi oluruz ve bu iş karşılığı bir gelir elde eder, maaş alırız. İnsanın profesyonel işi dışında da dernek, vakıf ya da sosyal oluşumlarda görevi olup sorumluluk alması da mümkündür. İnsan kendi hür irade ve sahip olduğu mantık, bilinç ile düşünüp profesyonel çalıştığı işi bırakabilir, sosyal ve sportif vb faaliyetler içerisinde olan, müdahili olduğu dernek, vakıf ve benzeri oluşumlardan da, bu kurum ve kuruluşta aldığı görev ve sorumluluklardan da ayrılabilir. İnsan doğal olarak özgürdür, kendi isteği ile gönüllü olarak katılıp görevler aldığı kurum ve kuruluşlardan ayrılması tabii bir haldir. Profesyonel ya da amatör, sosyal, politik, sportif faaliyetleri olan kurum ve kuruluştan kişi kendi iradesi ve isteği ile ayrılıyorsa “müstafi” diyoruz.
İnsanın işin ekonomik ve para yanını konumuz dışında bırakarak düşünelim, sahip olduğu iş ve sosyal ve spor faaliyetlerinden ayrılması durumuna “müstafi” diyorduk, insanlıktan da ayrılabilir mi? Anlaşılması, anlaşılır olması adına örnekleme yaptıklarım ve sizlerin daha geniş açılı düşünüp değerlendirdiğiniz, eşdeğer ve benzer gördüğünüz her sorumluluktan ayrılması insan için mümkündür de, insan olmaktan ayrılmak mümkün mü? Konuşma ve yazım dilinde ne çok dinlemiş ya da okumuşsunuzdur, “insanlıktan çıktı” tespitini ve yorumlama şeklini. İnsan için belki de en yargılayıcı en aşağılayıcı yerme sözlerindendir, insanlıktan çıkmak. İnsan olarak yaratılan ve milyondan fazla canlı türünden birisi, insanın insanlıktan çıkması tarifsiz bir kayıptır ki, insanın insanlıktan çıkması için müstafiliği kabul edilmez, edilemez. İnsan olarak yaratıldı isen yaşamda olduğun sürece insan olup insan kalmanın asgari gerekliliklerini yerine getirmek keyfiyet değil mecburiyettir. İnsan kalmak, somut olarak bu dünya yaşamını bitirmesi sonrasında dahi insan olarak hatırlanmak hele hele yüreklerde ve beyinlerde “iyi insandı” diye yer etmek fevkalade bir kazanım değil mi her insan için, hepimiz için. Dünyevi meseleleri ve dünya işlerini kendi ruhumuza o kadar çok enjekte ediyoruz ki, ruhsal yapımız da, düşüncelerimiz de, hayallerimiz de çok sisli, buğulu bir hale bürünüyor. Kendi gerçeklerimizi somut dünya işlerinden ayrı, bağımsız, yalın haliyle göremiyoruz, göremeyince de hal ve hareketlerimizle, tavır ve davranışlarımız ile konuşma ve üslubumuz ile insan olmaktan müstafi bir girdabın yolculuğunu başlatıyoruz.
Mir Murat Demir