Kendi halinde bir vatandaşım ülkemin içinde bulunduğu durumu düşünüyorum herkesin malumu zor ve çetin günler yaşıyoruz. Günü birlik yaşananlara ayak uydurmaya çalışıyor, içerisine düştüğümüz zor yaşam koşullarında kendimizce çareler arıyoruz. Bu zor ve çetin günlerden kurtulmanın elbetteki çaresi vardır. Hem vatandaşlar hem ülkeyi idare edenler hem de ülkeyi idare etmeye talip olanlar kısır çekişmelerden vaz geçmelidirler. Cumhuriyetin kuruluşundan bu tarafa kendilerini aydın diye tanımlayanlar, müslümanım diye kendilerini ifade edenler açık, kapalı veya başörtüsü tartışmasını unutmalıdırlar. Sonsuza dek rafa kaldırmalıdırlar. Mezhep ve ırk ayrımını ağızlarına bile almamalı insanlarımız… Yüz yıldır halledemedikleri meseleleri kıyamete kadar halledemezler çünkü…. Birileri gerek içerden gerekse dışarıdan bu meselenin hallini istemiyor. Bu kısır çekişme ülkenin gerçek problemlerinin geri plana itilmesine neden oluyor.
Seçim yasasının yüzünden halkımız istediği temsilcisini seçemiyor. Çünkü seçim yasası buna izin vermiyor. Parti başkanları halkın vekilini belirliyor. Demokrasi halkın kendi kendini idare etmesi ama ülkemizde böyle bir durum hiç mümkün olmadı bugüne kadar. Eğitim kurumlarımızdaki sistemde de öğrenci edineceği mesleğin sahibi olup geleceğini şekillendirecek imkânı bulamıyor. Kendi istediği mesleğe değil, Üniversite sınavı sonucunda almış olduğu puanın tuttuğu üniversiteye gitmek zorunda kalıyor. Sevmediği bir eğitim alıp sevmediği bir meslek sahibi oluyor. Bu verdiğim örneklere benzer köklü çok sorunlarımız var.
Önümüzde yaklaşan seçimler var. Seçmenler çektikleri sıkıntıdan kurtulmak istiyorsa inadı bırakmalı senin benim partim kavgasını bırakmalı, katı ve kemikleşmiş particilik den vaz geçmeli her seçmen vatanını ve milletini ön planda tutup akli selim düşünerek herkese bir ev birde araba olmak üzere iki anahtar vereceğim gibi yalancı palavralara, vaatlere kanmamalı yalan vaatlerde bulunan siyasetçiye değil, gerçekleri bilen ve çözüm vaat eden siyasetçiye, itibar etmeli. Ben bilirim, benim dediğim dedik diyen siyasetçiye değil istişare yaparak çözüm üretecek liderlerin görev almalarını sağlamalı, ben yaparım olur zihniyeti taşıyanlara şans vermemeli ucuz erzak kolilerine bir kaç tane beyaz eşya ya kendisini ve ülkenin geleceğini ucuz menfaatlere satmamalı, çıkarından particilikten inadından vaz geçip vatanın ve milletin bekasını düşünerek devletin gücünü teslim edeceği siyasetçilerin ehil ve liyakat sahibi olanlarını seçmeli.
Hayal ettiğim devlet adamı; Vatanın ve milletin bütün sorunlarına vakıf olacak kadar bilgili ve eğitimli olmalı. Kanunlara kesinlikle riayet edip kanunların izin verdiği çerçevede ve ölçüde devletin gücünü kullanmalı. Ayrıştırıcı değil birleştirici olmalı, tarihin karanlıklarında kalan olay ve kişilerden ders çıkarmalı fakat onları ucuz iç politika malzemesi yapmaktan kaçınmalı. Muhalefeti düşman görmemeli ve göstermemeli. Türk örf ve adetlerini, devlet edep ve terbiyesini, her zaman her yerde her durumda üzerinde taşıyabilen, seçim zamanında halkın arasında otuz iki dişini göstererek sırıtıp oy isteyip seçimi kazandıktan sonra halktan kopanlardan, halkın yüzüne bakmayıp küçük dağları ben yarattım diyenlerden uzak halkıyla gülüp halkıyla ağlayan devleti idare etmeye talip Başkan ve Parlamento temsilcilerini hayal ediyorum.
Seçilip iktidar olan seçilmişler, hiç vakit kaybetmeden çalışmaya başlamalı. Milletin refahı ülkenin gelişimi için üretici projeleri ilk etapta devreye sokup istihdamı artırıcı yatırımları özel sektörle uyum içinde ve hakkaniyetli olarak gerçekleştirmeli. Ekonominin temel kurallarına aykırı davranışlardan kaçınmalı, İhracat ve ithalat dengesini sağlayacak cari açığı olabildiğince aşağı çekecek önlemleri biran önce almalı. Dünya ve ülkemizde gelişen olayları iklim değişikliklerini göz önünde bulundurarak tarımda köklü ve radikal değişimler yapmalı. Tarım ve hayvancılıkta ülkenin bir haritasını çıkartmalı hangi bölgede hangi ürünlerden daha iyi verim alınıyor, tespit etmeli tarım işletmelerini ziraat mühendisleriyle birlikte çalışmalarını sağlamalı. Ziraat mühendisleri bürolarda değil tarımsal alanlarda görevlerini ifa etmeli, girdileri en asgari seviyeye çekmeli, gerekirse devlet desteğini esirgememeli… Yıllardır misafir ettiğimiz bağrımıza bastığımız komşu ülke vatandaşlarına harcayacak imkânı varsa devletimizin ülkemizi kalkındıracak yatırımlara ve vatandaşımıza destek vermeye de vardır sanırım.
Söz komşumuz Suriyeli vatandaşlara gelmişken Suriyeliler vatanımıza geldiklerinde Devletimiz vatandaşlarına deseydi ki “her Türk vatandaşı bir Suriyeli aileyi evine alacak ülkelerindeki savaş bitene kadar misafir edecek.” bunu zorunlu kılsaydı Suriye’de savaşın başladığı günden bu güne kadar Suriyeliler evlerde misafir edilmiş olsaydı buna bugün Suriyeliler vatanlarına gitsin diyenlere ırkçı diye damga vuranlar bu kadar uzun misafirliğe katlanabilir miydi? Bir empati yapmalarını tavsiye ederim. Vatan içerisinde yaşayan milletin kutsal ve mahrem evidir, milyonlarca insan yıllarca misafir edilemez. Bu ülkenin ve milletin geleceğine ipotek koymaktan farksızdır. Akli selim sahibi seçmen bunu düşünmelidir. Bu günlerin zor şartlarından kurtulmanın gelecek günlerde aydınlığa çıkmanın yolu en kısa zamanda yapılacak seçimden ve liyakat sahibi seçilenlerden geçecektir.
Bu vatanın evladı olarak hayal ettiğim geleceği düşünerek yazmaya çalıştığım bu yazımda sürçü lisan ettiysem affınıza sığınırım.