Demet Şener’e Cevap: İmkân mı Dediniz? Buyurun Didim’e.
Geçtiğimiz günlerde medyaya yansıyan bir cümle, birçok kişinin zihninde yankılandı:
“İmkânı olmayan Didim’e gitsin.”
Bu söz, tanınmış bir isim olan Demet Şener’in ağzından çıktı. Belki bilinçsizce söylendi, belki bir tercih yansımasıydı. Ancak kamusal alanda söylenen her söz, taşıdığı etki kadar sorumluluk da taşır. Üstelik bu söz, Didim gibi bir yeri sadece “ekonomik bir kaçış noktası” gibi göstermeye indirgerse, işte orada durmak ve düşünmek gerekir.
Didim, imkânı olmayanların değil; ruhu olanların tercihidir.
Haydar Koyu’nun Maldivler’i andıran manzarasında yürürken, insan kendini lüks değil, huzur içinde hisseder. Göz alıcı maviliğiyle uzanan bu koy, doğallığı ve sakinliğiyle insanı içine çeker. Denizi o kadar berraktır ki, altındaki taşları seçebilirsiniz. Mavi bayraklı plajları, sadece temizliğini değil; doğaya verilen saygıyı da gösterir.
Apollon Tapınağı ise Medusa’nın efsanevi bakışıyla sarılmış gibi geçmişten bugüne uzanır. Her sütunu zamanın hafızasını taşır, her gölgesi başka bir duyguyu çağırır. Tarihi hissetmek için bir bilet almanız gerekmez, sadece yavaşlamanız yeterlidir.
Saplı Ada’ya gelince… Orada anlatılan bir inanış vardır:
“10 çakıl taşı toplayan kişinin ömrüne ömür katılır.”
Bu basit ama içten gelen gelenek, Didim’in ne kadar dileğe, ne kadar niyete açık bir yer olduğunu gösterir. İnsanlar o taşlara sadece dokunmaz, umutlarını da bırakır.
Şimdi izninizle biraz da ironiyi devreye sokalım:
Sayın Demet Şener, aynı lahmacunu Bodrum’da bin TL’ye yemek istemeniz tabii ki sizin tercihiniz.
Ama aynı hizmeti daha pahalıya almak mı “imkân sahibi” olmak?
Kaliteyi gerçekten isteyen, hakkını verir. Ama lüks görünmek için harcanan para, gerçekte bir değeri mi temsil eder; yoksa bir gösteriş ihtiyacını mı? Sanırım burada biraz kavram karmaşası yaşanıyor.
Hem aynı denizde yüzmüyor muyuz?
Bir farkla: Didim’in denizi, kalabalığın bulanıklaştırdığı bir suda değil; doğanın berraklığında saklıdır.
Üstelik Didim, Türkiye’nin en büyük limanlarından birine de ev sahipliği yapar. Marinası Avrupa standartlarında, gün batımı ise şiir gibidir.
Orada sadece güneş batmaz; günün yorgunluğu, hayatın telaşı da dinlenmeye çekilir.
Reklamın iyisi kötüsü olmaz derler ama…
Bazı yerler reklamla değil, yaşanmışlıkla büyür.
Didim, o yerlerden biri. Onun adı bir destinasyon değil, bir hissin adıdır.
Ve belki de hatırlatmak gerekir:
İmkân bazen cebinizde değil, gönlünüzde başlar.
Didim, bunu bilenler için çoktan ulaşılmış bir yerdir.
Halkla İlişkiler ve Tanıtım Uzman
İletişimci,Yazar
Feryal Kır