Yeni Kimlik Söylemi mi, Eski Kimlik İtirafı mı?
Çelenkler, heykeller, nutuklar…
Her yıl aynı günlerde yapılan törensel alışkanlıklar.
Ama Atatürk sadece bir takvim sayfasına mı hapsedilmeli?
O’nun adı yalnızca bir okulun duvarında mı kalmalı,
yoksa her okulda hâlâ okumayı bekleyen çocukların gözlerinde mi yaşamalı?
Bugünlerde “yeni bir millî kimlikten” söz ediliyor.
Gerçekten yeni mi?
Biz o kimliği kanla, terle, gözyaşıyla yazmadık mı zaten?
Sarıkamış’ın karında, Dumlupınar’ın toprağında, Halide Edip’in kaleminde…
O kimlik; şehit analarının duasında, yokluktan doğan bir milletin alnındaki çizgilerdeydi.
“Yeni kimlik” derken, kimleri ve hangi değerleri nereye koymayı düşünüyoruz?
Yoksul bir kasaba okulunda, soba başında Atatürk’ün posterine bakarak okuma yazma öğrenen çocuk mu?
Yoksa bir fabrikada gece vardiyasında çalışan kadın mı?
Kimlik, sadece nüfus cüzdanındaki harfler değildir.
Kimlik bir inançtır, bir bağlılıktır.
Geçmişi inkâr etmeyen, geleceği sahiplenen bir mirastır.
Atatürk’ün bize bıraktığı kimlik; ne ırka, ne mezhebe, ne yaşam tarzına sıkıştırılmıştı.
O kimlik, bu topraklarda “bir arada yaşama iradesiydi.”
Ortak kederde gözyaşı, ortak zaferde alkıştı.
Kimliğimiz, “biz” demeyi öğrenen bir milletin kalp atışıydı.
Bugün “yeni kimlik” demek:
“Biz o aynayı düşürdük. Parçaları toplamaktansa yeni bir çerçeve arıyoruz.” demek mi?
Ama biz unutmuyoruz, unutamayız.
Çünkü o kimlik, bir annenin oğlunu askere uğurlarken yüreğine bastığı ay yıldızlı mendildir.
Çünkü o kimlik, babasını kaybetmiş bir çocuğun “Atatürk baba” diye fotoğrafına sarılmasıdır.
Çünkü o kimlik, kurutulmuş yaprak gibi bir tarihin üstüne, bahar gibi doğan Cumhuriyet’tir.
Biz Atatürk’ü heykellerde değil, haysiyetimizde taşıyoruz.
Yazılı nutuklarda değil, vicdanımızda yankılanan sesiyle duyuyoruz.
Ve şimdi herkes kendi duruşunu gözden geçirmeli.
Heykellere çelenk koymak kolaydır.
Asıl olan; onun mirasını adaletle, eşitlikle, şefkatle yaşatmaktır.
Halkla ilişkiler ve Tanıtım Uzmanı
İletişimci yazar
Feryal Kır