Bundan uzun zaman önceydi, sanırım lisenin yollarında kendimi oluşturuyordum. Tüm gençler gibi şiire meraklıydım. Bir defter kabı üzerinde bir şiir gördüm ve defteri satın aldım. Bir şiir kitabını yanınızda sürekli taşıyamazsınız ancak defter öyle değildir. Dolsa bile dikkat çekmez, utangaç şairlerin en gizli sığınağı defterlerdir. Aldığım defterin üzerindeki şiir ilk başta ilgimi fazla çekmedi. Çünkü tüm tutkulu gençler gibi aradığım şey kafiye idi. Bir gece dersten başımı kaldırdım ve şiiri okumaya karar verdim. İşte tüm dünyam o anda değişiverdi.
Şiirden yayılan enerjiye kendimi kaptırdım, tüm harflerini içimde hissediyordum. Ama başka bir şey vardı şiirde. Sanki benimle yıllar öncesinden biri konuşuyor bana olacakları söylüyor, bir bilgeden bana bir mesaj taşıyordu. upuzun yollar katetmiş bir ulaktı o şiir. kalbimin içinden sanki bana sanki aklıma benliğime doğru bir yolculuğa çıkmış ve bir padişahın fermanını bana ulaştırmış bu yüzden gönlü feraha ermişti sanki. Tüm zamanlarda yaşamış bir bilgenin en önemli ve en gizli sırrını benimle paylaşan bir mürid gibiydi.Çağlar öncesinden bir nurdu elimde tuttuğum.
Kısa sürede şiiri ezberledim ama bu yeterli gelmedi bana. Bu cevheri başkalarıyla paylaşmaya karar verdim. Oysaki sizde bilirsiniz ki her şiir bir insana hitap eder. Her ilmin insanı farklıdır, her mevsimde açan tek bir gül vardır. Yüreğimdeki heyecanla arkadaşıma gösterdim oku şunu dedim. Ama arkadaşım okuyunca yüzüme baktı gayet kayıtsız bir şekilde evet dedi güzel şiir. O an kendimi çok yalnız hissettim ,dünyada sanki bir tek ben vardım ve bir tek ben yaşıyordum bu şiirin içinde. Anlatılanlar hissedilenler her şey yalandı bana göre sadece aklımdan geçenleri söylemek sadece gülmek için değil ama tatsız tuzsuz bir hayattı bu. Çünkü arkadaşım şiiri beğenmemişti. Adım gibi biliyordum ki başka kimse benim gibi hissetmeyecekti bu şiiri okuduğu zaman. Kimseyle aynı duygular hissedilmeyecek ise ne anlamı vardı yaşamın.
Şiirden bana yayılan enerji ile kendimi sokaklara atıyordum bazen. Yürürken evleri sokakları kentleri düşünüyordum. Her kent kendi insanını yaratır biliyorsunuz sizde. Kentin beni oymasına şekil vermesine izin veriyordum aklımda musiki gibi akıp giden dizelerin eşliğinde. Ruhsuz insanların sırlarına vakıf oluyordum o sokaklarda gezerken. Şiir bana bu sokaklarda yaşlanacaksın dedikçe içimden hayır diyordum ama sanki doğru olduğunu biliyordum.
Sonra defteri kaybettim. Şairinin adını unuttum. Ama bir zaman sonra internetle onu tekrar buldum. Sonra gene kaybettim aklımdan uçup gidiyordu. Aynı duyguları yaşamak istediğimde ise kalbimden zahire çıkıyor beni tekrar ele geçiriyordu. Bu bütün ömrüm boyunca her beş senede bir tekrarladı.
Maalesef şiirde anlatılan kehanet hayatımı ele geçirdi. Beni ben yapan bir ustaya dönüştü o şair. üstelik sonradan anladığım kadarıyla benimle aynı kentte yaşamıştı. Sanki bana bak diyordu. Bu kendi yaşamımı sana aktarıyorum ve bende bir çocuk gibi kanmıştım ona. Onun kötü hayatını üzerime almıştım. Bu acı dolu gerçeği anladığımda bile kimseye bir şey söyleyemedim. Sebebi ise mutluydum bu durumdan. O ve ben adeta ikiz gibi bir sırrı paylaşmış ve bir oyuna ortak olmuştuk. Bu oyunun adı ise yazgıydı.